Hakkımda

Fotoğrafım
Yedisinde neyse yetmişinde de o olucak olan,minicikliğinden beri vitrin camlarına aşık,hırslarına yenik düşmeyen,pamuk gibi bir kalbi olan taşlarla uğraşan,ışıltıya bayılan,şiir olmazsa olmazım diyebilen,müzik dinlemeden yapamayan kendi dünyasında atmosferinde biri =)))

29 Ocak 2013 Salı

Bujjosphere İçin Önümüzdeki Yüz Yılın Hava Tahminleri

Merhaba sayın okuyucu,
Nasılsın? Aman iyi ol...
Bugün çok daldan dala atlamalı bi yazı yazıcam sana.

Blog sayfamın adı "bujjosphere". Belki merak edeniniz vardır belki yoktur ama bujjosphere benim için çok önemli...Yıllar önce lisede çok severek dinlediğim Fransız grup Kyo'nun kyospheré şarkısından esinlenerek msn nick'i olarak kendime oluşturduğum bu bujjosphere artık benim 3. adım gibi. Kyo grubu ne manada kullandı onu bilmem ama ben bujjosphere'i Büşra'nın atmosferi anlamında kullanıyorum. Her neyse evet şimdi başka bi dala atlıyoruz sayın okuyucu. Burası benim atmosferim ve burda kendi atmosferimin hava durumunu da anlatmak istiyorum ara sıra.

Bugün mesela kavramlardan bahsedeyim istiyorum. Huzurdan, mutluluktan, ilişkilerden...

Huzuru 22 yaşında öğrenen biri olduğumu düşünüyorum.Düşünüyorum diyorum çünkü hayatta hiçbirşeyden  %100 emin olmamalı insan. Huzuru daha öncesinde tanımlamaya kalksam çok klişe sözler söylerdim belki de. Ne bileyim dinginlik derdim , yağmur ve battaniye altında çay içmek derdim, kışın dışarda kar yağarken sıcak evde kahve ve film derdim..Ama şimdi gerçkekten hissediyorum o huzur denen kelimeyi. Sözlük anlamını unutupta hissediyorum, yaşayarak hissediyorum. Böyle tanımlayamıyorum ya hah işte o. Bazen bir sabah uyandığımda odamın penceresinden gördüğüm güneşte bazense sabahın 8 buçuğunda işe giderken gördüğüm ufak bir yağmur damlasında. Hayat böyle diyorum bu tip anlarda. İnişli çıkışlı aynı Ankara sokakları gibi. Bir ayın belki 18 gününü mutsuz ve huzursuz geçirebilirsin ama geriye kalan 12 günü hiç yabana atmamak lazım. Bu 12 gün senin hayatının en mutlu günleri olabilir. Bu satırları yazıyorum ki sayın okuyucu olur ya mutsuz hissettiğin bir an bunu okuyor olursan asla kötü hissetme diye yada mutsuz hissettiğin an bu satırları okumuşsan hemen kelimeciklerimi aklına getir ve silkinip kendine gel diye.

Birazda başka dallara konalım şimdi. Mesela hayatta asla pollyanna olmamak lazım.Çünkü bana kalırsa pollyanna mutlu olmayı değil mutlu görünmeyi amaç edinmiş bi karakter ve bence aslolan mutsuz olup sonrasında mutlu olduğunuzda bunu nefesinizi tutup suyun altından çıktığınızda aldığınız ilk nefes gibi hissedebilmek. Öylesine kıymetini bilmek. Birkaç gün öncesinde çok ağır bir grip geçirip işe gidemeyip evde yattım. Hergün ilaç içip milyonlarca saat uyudum, uyanık olduğum zamanlarsa haberleri ve belgesel programları hatmettim resmen. Evde canım sıkılıyordu bir yandan ama bir yandan da huzurdu ev... Pazartesi iyileşip de işe döndüğümde ise tam bir hafta işe alışamadım. Ruh gibi gittim geldim, sabahları canım hiç saçımı taramak dahi istemedi, ofiste kimseyle konuşmadım neredeyse -ki bu benim gibi biri için çok alışılmışın dışında birşeydir.Bir hafta böyle geçtikten sonra cuma sabah ofise yürürken yağan yağmurun o ferah kokusunu ciğerlerime kadar çektiğim an istemsiz bi gülümseme oldu yüzümde tam o anda attım içimdeki fenalıkları ve aradan 1 dakika geçmedi ki ışıklarda karşıdan karşıya geçmek için beklerken erkek arkadaşım ve arkadaşları korna çalarak geçtiler önümden süper bir tesadüf olmuştu mutluluğum katlanmıştı. Bir hafta boyunca tüm kötülükleri mıknatıs gibi içime çekmiştim gelecek kaygısı, hastalıklar, işler, dersler derken içim kapkara olmuştu ama şimdi yani o yağmur kokusunun huzurunu hissettiğimden beri yine eski ben oldum. Yani demem o ki sayın okuyucu mutlu olmak için yapmacık bir çabaya değil bunu içinden istemeye ihtiyacın var gerisi zaten kendiliğinden geliyor. Bir attın mı o karalıkları içinden iyi haberler, iyi düşünceler, pembe hayaller, güzel kararlar senin peşine düşüyor.

Son dala da atlıyor seni özgür bırakıyorum sayın okuyucu (tabi sıkılmadan hala bu satıra kadar gelebildiysen) Üniversiteden geçen sene mezun oldum ve geçen sene tam bu zamanlarda "Oldum ben oldum" derdim  içimden. Çeşitli acıların, sıkıntıların beni gelebileceğim son noktaya taşıdığı gibi bir düşünce içindeydim. Eksikliklerimin farkındaydım kapatmayı istiyordum ama olmasa da olur o kadar kusur kadı kızında da olur diyordum. Kazın ayağı hiç öyle değilmiş sayın okuyucu hem de hiç!.. Okul bitmeden çalışmak istedim tamamen hür irademle ve işe başladım ve inanın şimdi 2012 Ocağındaki Büşra'nın üstüne çok şey katmış bir halde bu satırları yazıyorum. Kendimde değişmez bu kötü huyum dediğim çok şeyi değiştirdim, kendime olan güvenimi arttırdım, hayatımdan beni negatif etkilediğini düşündüğüm bikaç insanı çıkardım, bikaçıyla da arama mesafe koydum. Artık kime neyi ne kadar anlatacağımı, ne kadar fedakarlık edeceğimi biliyorum sanırım. Hayatımdan çıkardığım insanları özlüyor muyum? Evet bazen ve bundan da gocunmuyorum bunu bi acizlik olarak görmüyorum. Onları o bıraktığım noktadaki halleriyle değil en iyi halleriyle özlüyorum ve biliyorum ki şimdi ne onlar ne de ben o noktada değiliz. Yazım amacını aşsın istemeden hemen toparlıyorum sayın okuyucu. Uzun lafın kısası hayat daha önce de dediğim gibi engebeli bir yol bugün iniyorsan yarın çıkarsın ve bugün çıkıyorsan yarın inersin bu böyledir. Aslolan senin bu yoldaki pusulandır ve o da aklındır. Nerde ineceğini biliyorsan nerde çıkacağını biliyorsan yorulmaz yıpranmaz, dipteyim sondayım depresyondayım moduna girmezsin. Olur ya sayın okuyucu bu yazıyı okursan ve bir gün kendini mutsuz hissedersen bir mail kadar uzağındayım insanın çok tanımadığı birine anlatması birşeyleri daha iyi gelir bazen. Yalnızlık asrın hikayesi sen kendinleysen herkes senledir...

Not: Yazım hatası olur, dil sürçmesi olur, devrik yamuk çarpık çurpuk cümle olur olur da olur aldırma sen sayın okuyucu :) Affet :)

24 Ocak 2013 Perşembe

Kış Mevsimini Sevme Çalışmaları

Kış mevsimi eğer canınız istediğinde evde oturup canınız istediğinde dışarı çıkabilecek lükse sahip olduğunuzda çok güzeldir. Üniversite yılları kışın tadını doyasıya çıkardığım zamanlardı. Okulumuz kar yağdığında bir başka güzel olurdu ve sırf o güzel görüntüyü görebilmek için kışın sıcacak evden çıkıp okula gittiğimi bilirim. İşte kışın bu soğuk günlerinde dışarı çıkmak "zorundaysanız" sizi sıcacık tutucak kazaklar en iyi arkadaşınız olucak demektir. Bundan bikaç yıl öncesine kadar kazaklardan nefret eden ben şimdilerde deli gibi kazak alıyorum ama böyle güzel kazaklara kayıtsız kalmak çok zor...











LinkWithin

Related Posts with Thumbnails