Hakkımda

Fotoğrafım
Yedisinde neyse yetmişinde de o olucak olan,minicikliğinden beri vitrin camlarına aşık,hırslarına yenik düşmeyen,pamuk gibi bir kalbi olan taşlarla uğraşan,ışıltıya bayılan,şiir olmazsa olmazım diyebilen,müzik dinlemeden yapamayan kendi dünyasında atmosferinde biri =)))

29 Kasım 2009 Pazar

Asiyim son günlerde biraz da agresif önüme gelene bağırasım var yada gidesim...Uzaklara çok uzaklara herşeyi bırakıp kaçabileceğim bi yere benim ben olduğumu bilmeyecekleri bir yere,bambaşka hiç bilmediğim bir dilin konuşulduğu bir yere,konuşmak zorunda olmadığım günlerce susabileceğim bir yere.Ya sıkılırsam? Hayatında neredeyse hiç yalnız kalmamış birinin bu yalnızlığa olan özlemi de ne? Herkes yalnızlıktan böylesine korkarken beni bu kadar yalnızlıpa çeken ne? Öyle istiyorum ki küçük bir bavulla buralardan gitmeyi.Hayatımı küçültmeyi,şaşırmayı,şaşırtmayı en çokta hayallerimi.Onları geri istiyorum.Bir filmde küçük çocuk soruyordu ya "Büyüdükçe hayallerimiz küçülür mü?" Evet küçülür yada küçülmez ama göremeyeceğimiz bir yere giderler,göndeririz.Gerçekleştiremediğimiz her hayal büyüdükçe karabasan olur yara olur içimizde o yüzden atarız onları çöpe.Hatta unuturuz hayal kurduğumuz çocukluğumuzu yıllar sonra olmak istediğimiz yerle olduğumuz yer arasındaki farkı gördükçe.Teker teker gömeriz onları yada atarız dipsiz kuyulara.Böyle böyle acımasızlaşır büyükler çocukluklarını sile sile.Küçükken hep anlayamayız anne babalarımızın bu sanki hiç çocuk olmamışçasına bize haksız davranışlarını büyüdükçe anlıyorum onlar unuttular çocukluklarını.Hayatın herhangi bir dönemecinde bıraktılar anılarını.Böyledir büyüme sancıları birşeyleri sile sile büyürsün.Büyüdükçe de aslında içten içe küçülürsün.

25 Ekim 2009 Pazar

Unutan II

büyümüş,anlamış ve yenilenmiş bir zihin...
senin geri gelmeyeceğini anladığımda
benden sonra çok el tutup çok göze baktığını öğrendiğimde
senin gibi birkaç insan daha tanıdğımda
büyüdüm
hayatın toz pembe olmadığını görünce
aşkın çok can yaktığını hissedince
özlenenlerin daima geri gelmeyeck şeyler olduğunu farkedince
ve hatta özlemekten biraz biraz vazgeçince
büyüdüm ve anladım
yeni birilerine aşık olunca
aşık olmanın müthiş birşey olduğunu anlayınca
aşkın onda olduğunu tadınca
beni onla gördüğünde kahrolduğunu gördüğümde
hatta içimden deli gibi kahkaha attığımda
büyüdüm anladım ve yenilendim =)

Unutan I

unutan , kör ve köhne bir zihin...
şuan sahip olduğum tek şey bu
buda senden bana kalan tek şey olsa gerek
unutmalısın dediğinde günler boyunca ağladığımı
unutamam unutamam silemem bunları zihnimden diye çırpındığımı
ben hiç olmadım varsay dediğinde ama o zaman bende varolamam ki dediğimi
unuttum
seni bi başkasıyla gördüğümü
onun elini sıkı sıkı tutuşuna şahit olduğumu
sonra beni görünce telaşlanıp terleyişini
ağzına 2-3 özür kelimesi dolayıp günlerce özür dileyip yalvardığını
unuttum ve kör oldum
hayatımın en merkezine seni koyduğumu
sen gidince çaresiz ve yapayalnız kaldığımı
yolda kaybolmuş bir çocuk gibi ağladığımı
annesinin ona süt veren memesini arayan bir bebek gibi seni aradığımı
unuttum , kör oldum ve köhneleştim

2 Haziran 2009 Salı

Küçük Kız

Şiir yazmalısın sen küçük kızB
üyümeli,büyütmelisn şiirlernde
Önce annen okumalı şiirlerini
Sonra birkaçını babana ithaf etmelisin
Şiirlerinden sen olduğun bilinmeli küçük kız
Harflerle bir resim çizmelisin
Okunduğunda sen çıkmalısın şiirden
Şiir zor iştir küçük kız bunu bilmelisin
Mısralardan okunmalısın
Bir çizgi bulmalı onu elini hiç kaldırmadan devam ettirmelisin
Şiir zor iştir kızım kimi zaman 2 cümle yazıp kendini kandırmamalısın
Bazen az ve öz olmalı 2 mısrayla anlatmalısın hüznünü
Bazense sevincine mısralar yetirmemelisin
Korkmamalısın küçük kız
Kalemin kağıda değdiğinde çıkanlarla yetinmemelisin
Hep daha iyisini ummalısın
Umut dolu olmalısın
Bazen ucuz bi şair olabilirsin
Bazen şair bile değilsindir
Bazense şiirin doruklarındasındır
Ama asla kalemini cebine koymaYaz alabildiğince
Bu senin dünyandır küçük kız
Büyüyecek büyüteceksin küçük kız...

28 Mayıs 2009 Perşembe

Orada... II

Nerdeyim?
Yalnızım.
Herkes nerede?
Hani oradayadık ortadaydık
Birlikte ve herkesle
Kim getirdi beni buraya
Ben,biz,o,siz,onlar oraya aittik
Oradaydık tam ortada
Ne yüzümdeki makyaj ne de ayağımdaki ayakkabı veremezken onun hazzını
Bunu bu ellerimden kimler aldı?
Ben beklerken bu ağaç altında
Herkes belki hala orada
Hayır bu gözler benim değil
Kim karıştırdı beni
Ya bu haddinden büyük kaba ayaklar?
Ne oldu bana? Neredeyim? Kimim?
Böylesine nasıl olur bu değişim
Ne ellerim ne de ben benim
Bu eller o Ayşenin
Ayaklarsa Velinin
Ben belkide herkesim
Be burdayım tam orada ortada
Ne en alçakta ne en yüksekte herkesle
Ve herkes benim içimde...

Orada... I

Ve işte tam oradayım ne en alçakta en en yüksekte tam ortada bir yerde oradaHerkes orada ne en alçakta ne en yüksekte tam ortada orada
Ve işte tam orada , o kalabalıkta ve herkesle ortada orada bir yerde
Ne yanlışta ne doğruda orada ortada
Ve işte ordayım tam karşıda evet kısa olan , uzun boylu, esmer, sarı, uzun saçlı, erkek gibi saçları olanbeni tanıdın mı?
Ben o'yum tam oradaki işte hıh gördün mü tam ortadaki.
Ne en alçaktayım ne en yüksekte herkesle birlikte
Yanımdakilerle
Aynı yerde ne en alçakta ne en yüksekte orada ortada bir yerde
Tüm mutlulukları görüp tüm hazları tadıp oradayız
Ama hiçbir şey veremez burda olmanın hazzını
Ne yanlışta ne doğruda orada tam ortada
Yalın ayak ve yalnız herkesle birlikte orada
Sen sen ol sakın ama sakın inanma bu karmaşaya...

23 Mayıs 2009 Cumartesi

İlişkiler ….
Başa bela , delirtici.O kadar çok insan var ki ve o kadar çok değişik huy.
Bazen sessizlik ve yalnızlık en iyisi.Sanki hiö büyümemişler.Bedenleri büyürken kafaları öyle kalmış.Ellerine saçma sapan ergenlik hevesi dergilerden başka mecmua geçmemiş, gazetelerin sadece spor sayfalarına şöylece bir bakıp kapatmışlar.Ziyanlık…
Akıl ziyanlığı.Zaman ziyanlığı.
Ziyan insanlar yani…
Hayat öncelikleri olmamış , hep başkalarının hayallerini benimsemişler, benim fikrim dedikleri bir fikirleri hiç olmamış! Ne şaşırtıcı üretken birinin anlaması güç.
“Sanat mı? o da nesi yeniyor mu? Futbol dururken sanatı edebiyatı da nerden çıkardın şimdi başımıza bir zımbırtı çıkartma.”
Sen ne halt edersen et ama bize karışma gibisinden iç seslerini duyar gibiyim.
Biz böyle iyiyiz canım benim biz hayatı ziyan etmek için geldk bu Dünyaya.Saçma sapan muhabbetler içinde güler gideriz şu hayattan en önemlisi bize göre içmek içmek daha çok içmek.
E iyi de arkadaşım demezler mi sana ne yaşadın sen Dünyada diye.Torunun yada çocuğun senden faydalanmak istediğinde ona sarhoşluk anılarından mı dem vurucaksın?
Hayır bence nasıl kavga ettiğini anlat yada hani o arkadaşının sana uzattığı sigarayı içtikten sonra nasıl bağımlısı olduğunu annenden babandan gizli saklı nasıl “tüttürdüğünü”.Bence çocuğun için süper bir gelişim takviyesi olur bu anılar.Ziyan bir insan daha katmış olursun şu Dünyaya.Bu en büyük onurlardan birisi senin için şu ahir ömründe!
Arkadaşlar….
Evet her an her dakika yalnızlıktan bizi çekip kurtaran hayatı kös kös yaşamaktansa eğlenmemizi sağlayan varlıklar.Peki ya bu kadar basit mi arkadaş olmak? Acaba ben mi abartıyorum.Ben hemen öyle tanıştığım insanla yakın olamam.Ne demek canım hemen şaaap şuuup maç muuuç öpmeler.Forever & ever lar falanlar filanlar.Nedir bu gösteriş merakı?
Gençleri almış bi gösteriş merakı gidiyor..Kusura bakmayın ama evet 18’imde olmama rağmen ben olaylara hep çocuksu bakamıyorum sizin kadar.Nerde nasıl olunması gerekiyorsa öyleyim.Bazen 25 yaşında , bazen 35 bazense 45.Olgunluk budur.Olgunluk hayatın sillesini yemişlik değildir.Olgunluk; hayatın sillesini yedikten sonra ayağa nasıl kalkılacağını öğrenmişliktir.Her düştüğünde ağlamamayı öğrenmektir.
Sanırım bu düşünceler beni onlardan hep 1 adım uzakta tutucak.Ziyan insanlardan.Onlar gibi rahat olmadım , olamam. Olmadığım biri gibide davranamam.Yalan söylüyorsa sevmem.Cahilse sohbet etmem.Bu kadar!....

3 Mayıs 2009 Pazar

Samanlıkta iğne aramak gibi yada etekleri uçuşmak
Sana deyim yakıştırmaya çalışmak işte bu demek saçmalamak
Ne o heyecanı anlatacak deyim var ne de seni sevmeyi
hepsi yavan hepsi sevimsiz bakıldığında
toprak gibi aynen işte se-vim-siz
Küfür etmek kadar özgürlük seni sevmek

ağzına hakim olamamak kadar beceriksiz kalmak
sövmek kadar rahatlatıcı seni sevmek
fütursuzca ve yanlış olduğunu bile bile
utanarak ama isteyerek
korkmak ama heyecanlanmak
kaçmak yada kovalamak
Kalabalıkta fosforlu montuyla dikkat çeken bir kız gibi

tüm bakışlrı üstünde hissetmek
çıkarıp atmak istemek ama üşümek titremek
bunlar demek seni sevmek
saçı başı dağılmış bir berduşun saçmalıkları kadar saçmasana sevgiyi anlatmak

saçmalamak demek seni sevmek öyle ya saçmalıyorum hep o yüzden
ben ve fosforlu pembe montum ve sen orda saçmalıyorum öyle ya hala...

2 Nisan 2009 Perşembe

Senin bu yanlışlığın . seni yalnızlığa düşüren
Gönlünün karanlığı bu damlaları akıtan
Seni parçalayan ne bensizliğin ne sessizliğin.Sensizliğin
Umutsuzluk seni yarı yolda bırakan
Tatlı tatlı ışıldayarak göz kamaştıran bu güneş . seni yakan
Zamansızlığın içinde kendini aramaya çalışan sen , işte kayboldun burda
Yok sana yardım edecek biri
Ve de sen bu yok olmuşluğun içinde
Ne ölüsün ne de diri!

28 Mart 2009 Cumartesi

Dünya üzerinde acaba ne kadar iz bırakabildiğimizi düşünmeye çalıştım.Baya bi kafa yordum hatta eğer ayaklarımızın altında gittiğimiz her farklı yere kırmızı bir işaret bırakabilecek birşey olsaydı kaç kırmızı noktamız olurdu? Belki de bu kırmızı noktalar bizim ne kadar bişiler bildiğimizin kanıtı olurdu hani "Çok gezen mi çok okuyan mı bilir" atasözünün bir destekleyicisi.
Hayatı büyük bir şehirde geçen insanların küçük şehirlerde yaşayanlara nazaran daha fazla kırmızı noktası olabileceği kanısına vardım tabi istisnalar kaideyi bozmaz.Kendimi ele aldığımda gördüm ki bu şehirde evet çok kırmızı noktam var ama yineledğim noktalar 3 yada 4 hergün ev-okul okul-şehrin merkezi sonra yine ev gibi bildiğim yerlerdeyim gidemiyorum yada gitmiyorum başka yerlere vaktim mi yok yoksa insanın doğası olan tembelliğime mi yeniliyorum bilinmez ama ben hep bildiğim aşina olduğum yerlerdeyim.Zamanım yok bahanesini yineliyorum hep ya işte şöyle farklı bi yerlere gitsem ama zamanım yok ki sınavlarım var.Eee eve gidince sanki çalışıyor muyum? Hayır.Bunu tam çözemedim yaşadığım şehrin en ince ayrıntısına kadar bilmeliyim kendi adıma bu konuda biraz olsun içim rahat 13 yıldır bu şehirde yaşıyorum ama burda doğup büyüyenlere nazaran daha iyi biliyorum heryerini.En dandik ara sokak bile bazen zihnimde kalmış oluyor.Aklıma böyle şeyler nerden geliyor hatta nerden buralara varıyorum ona henüz kafa yoramadım ama aslında bunca harf ziyanlığı yapmamın amacı şunu demekti.Dünyada bir izimiz kalmalı yani o veya bu şekilde gezerek yada görerek değil bizden bir parça burda olmalı birgün biz başka bir yerde olsak bile...

27 Mart 2009 Cuma

Geology is digging through my brain...


Bundan 2 yıl öncesinde hatta nerdeyse tam bu dönemlerde jeoloji kelimesi benim için hiçbir şey ifade etmiyodu.Lise 1den kalma bilgimle yani bize öğretilene göre coğrafyanın yardımcı bilim dallarından biriydi.Öss denen o kocaaa gibi gözüken ama kendine hayrı olmayan sınavın sonucunda bu kelime hayatımın baş köşesine geçti oturdu kazanmıştım ama iyi de neydi bu jeoloji? Evet kelime anlamı yerbilimi ama bu jeologlar kimdir? Ne yaparlar? Tek işleri yolda ayağımızla tekmelediğimiz taşları incelemek mi yani? Değilmiş ... Çok şey demekmiş jeoloji =) mesela çokça taş ismi bilmek demekmiş , dünyada dünden bugüne yaşanan dönemlerin garip isimleribi bilmek demekmiş ( Devoniyen (417 myö - 354 myö)
Silüryen (440 myö - 417 myö)
Ordovisyen (495 myö - 440 myö) yada antiklinalin tepesinde petrol olabiliceğini öğrenip petrol zengini olma hayalleri kurmak demekmiş =) Belki bizler jeoloji mühendisliği öğrencileri çok çok emek harcayıp gelmedik bu bölüme ama ben Dünyanın saklı kalmış sırlarını , hergün gördüğüm bu dağın taşın nasıl oluştuğunu yani bastığım yerleri toprak diyerek geçmeyip tanıyacağımı düşünüyorum =)


Bugün...

Bugün yanlış birgün...
Çünkü uyanamadın yine geç kaldın gözlerime
Bir elim diğer elimle kavuşmuşDakikaların hesabını yapmakta umutla...
Kaldırım taşları bugün daha bi anlamsız...
Sanki kaldırım taşlarına ne zamandan beri anlam yükler ki insan...
Bugün sessiz birgün...
Kalp atışlarımın kulaklarıma yaptığı yankı dışında...
Dakikaların fütursuzca üreyip saatleri doğurması
Rüzgarların alıp götürdüğü yapraklar kadar hızlıca geçse...
Bugün dünden çok farklı birgün...
Bugün dünü yutan yarını doğuran birgün...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails